Çin tarihin yazılı döneminden çok eskilere dayandığı öne sürülmektedir. İğnelerin kullanımından çok önce bian denilen keskin kenarlı taşların kullanılmakta olduğu Han Hanedanlığı döneminde (M.Ö.206-M.S.220) kaleme alınmış olan Shuo Wen Jie Za adlı kitapta ifade edilmektedir. Zamanla bian taşlarının yerine kemik veya bambudan yapılan iğneler kullanılmaya başlanmıştır. Shang Hanedanlığı (M.Ö. 16.yüzyıldan 11.yüzyıla kadar) döneminde bronz döküm tekniği geliştirildiğinde bronz iğne ku llanım imkânı ortaya çıkmış ve metal iğnelerin kullanımı önem kazanmıştır. Akupunkturun uygulanışı hakkındaki en geniş ilk bilgi Çin’de Savaşan Eyaletler Döneminde (M.Ö. 475-221) yazılan Huangdi Nei Jing adlı tıbbi risalede verilmektedir. Eserde hem dönemde uygulanan teknikler hem de kadim dönemden aktarılan bilgiler yer almaktadır.
Doğu ve Batı Tsin Hanedanlıkları döneminden (M.S.265-420) Güney ve Kuzey Hanedanlıkları (M.S.420-589) dönemine değin akupunktur uygulanımı yaygınlaşarak gelişmiş ve bu dönemde kaleme alınan Zhen Jiu Jia Yi Jing adlı kitapta akupunkturda kullanılan meridyen noktalarının tam yeri ve isimleri belirlenmiştir. Kitapta ayrıca her bir noktanın özellikleri ve diğer noktalarla ilişkisi ile manipülasyon metodları da anlatılmıştır.
Sung, Kin ve Yuan hanedanlıkları (960-1368) döneminde akupunktur alanına en önemli katkı Wang Wei-yi tarafından yazılan Tong Jen Shu Xue Zhen Jiu Tu Jing adlı kitaptır. Bu kitapta akupunktur noktaları hakkında ayrıntılı açıklamalar yapılmış ve insan bedenindeki tüm 657 nokta gösterilmiştir. Wang Wei-yi aynı zamanda eğitim alanında da kullanılması için gerçek insan bedeni büyüklüğünde ve üzerinde akupunktur noktaları gösteren bronz heykellerin de yapılmasını sağlamıştır.
Tang Hanedanlığı döneminde kraliyet tıp akademisinde akupunktur öğrencilere öğretilmeye başlanmış ve akupunkturun gelişmesinde önemli rol oynayan doktorlar eğitilmiştir.
Akupunktur ilk olarak Dabry (1853) ve Morant (1927) tarafından Batı’ya tanıtıldı.
Akupunktur tedavisi, bedende derinin hemen altından geçen on dört ayrı enerji kanalı ve bu kanallar üzerinde bulunan direnç noktalarının ilintili bulunduğu organlar arasındaki ilişkileri temel alır. Analitik mantığa dayalı bilimlerden farklı bir bilgiye bağlı olarak haraket eden akupunktur tedavisinin nasıl iş gördüğü batı tıp bakış açısıyla tam olarak açıklanamamaktadır. Günümüzde Dünya Sağlık Örgütün’ce de WHO kabul edilmiş yüzellinin üzerinde rahatsızlığın tedavisinde ve bazan amaliyatlarda da yan etkisi olmadığı için anestezi olarak uygulanmaktadır.
Geleneksel Çin Tıbbı (GÇT), bilimsel batı tıbbından farklı bir bilgi üzerine kuruludur: Doğu bilimleri, batıda olduğu gibi bilimi, analitik neden sonuç ilişkisi içinde ele almaz. Her şeyin birbiriyle bir enerji bağı taşıdığı bütünlükçü bakışa dayanan doğu bilimlerinde hareket, Yin ve Yang ilkeleriyle açıklanır. İnsan da doğa gibi bu enerjinin bir parcası olarak içinde bulunduğumuz soguk, sıcak, nemli veya kuru vbg. iklimsel veya başka türlü enerjilerden doğrudan etkilenmektedir. Bu dıştan maruz kalınan enerjilerle, kendisi de enerjiler bütünü olan bedenimiz bu etkileşim süreciyle bir uyum yakalar. Her bireyin, farklı enerjisel ortamlara maruz kalması yüzünden, yakaladığı uyumlar da farklılık gösterecektir. Dogu bilimleri, enerjileri yin ve yang ilkeleriyle olduğu kadar Beş Dönüşüm (simgesel adları: ateş, toprak, metal, su ve odun) kuramıyla da daha ayrıntılı inceler.
Akupunkturda da yin ve yang ilkeleri, 5 Dönüşüm kuramınin yanı sıra, enerji boylamları; dolu ve boş organlar kuramları tedavi için kullanılmaktadır. Doğu bilimlerinin parça ve bütünün birbirinden bağımsız açıklanamayacağı yaklaşımı doğrultusunda doğu tıbbı, psikolojiyi ve bedeni ayrı ayrı incelemez. Herhangi bir organsal rahatsızlık, belirli bir psikolojik rahatsızlığı tetikleyeceği gibi; herhangi bir psikolojik rahatsızlık ta organsal bir rahatsızlığın göstergesi olur. Rahatsızlık ise organsal iç enerjiyle (Çi), dış enerjilerin uyumunun bozulması durumudur. Bu durum, enerji boylamlarında akan Çi’nin direnç noktalarında tıkanmasına yol açar. Noktalardaki tıkanıklıklar yine doğuya özgü İğneli uyarım gibi değişik yöntemler kullanılarak açılır ve rahatsızlık giderilir.
Analjezik Etki: Akupunktur’un en çok bilinen ve kullanılan etkilerinin başında baş, bel ve romatizma ağrıları gibi ağrılardaki ağrı kesici etkisidir. Sedasyon Etkisi: Akupunktur tedavisi sırasında alınan EEG’lerde hastaların beyin dalgalarında değişimler tespit edilmiştir. Uykusuzluk, epilepsi gibi problemlerin tedavisinde akupunkturun bu etkisinden yararlanılmaktadır. Homeostazis Etki: Vücudun sempatik, parasempatik ve endokrin sistemlerinde denge kurulmasına yardımcı olur. Bağışıklık Sistemini Yükseltme: Akupunktur vücudun direncini arttıran antikor, gamaglobulinleri yükselterek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Psikolojik Etki: Beyindeki dopamin ve seratonin seviyesi akupunktur ile artmaktadır. Motor Tamir Etkisi: Oluşan paralizilerde motor iyileşme akupunktur ile hızlanmaktadır.